Dünyadaki En İlginç ve En Ürpertici Müzeler!
Bu müzelerde tablolar, heykeller, antika eserler veya tarihi eşyalar yok. İşte dünyanın farklı ülkelerinden derlediğimiz, bazıları tiksindirici, bazıları ilginç olan ve bazıları da ürpertici müzeler;
Parazit Müzesi, Tokyo;
1953 yılında Doktor Satoru Kamega tarafından açılan bu büyük müze içerisinde on binlerce parazite ev sahipliği yapıyor. Bu parazitlerin nasıl oluştukları, hangi organda yaşadıkları ve organlara nasıl etkiler bıraktıkları, yani kısaca yaşam döngüsü konusunda da bilgiler alabiliyorsunuz. Parazit müzesi Tokyo’da en çok ziyaret edilen müzelerden biridir.
Kanalizasyon Müzesi, Paris;
Paris’ten Louvre müzesini eklemek isterdim ama başlığımıza uygun olan yer ne yazık ki burası. 1889 yılından itibaren ziyaretçi ağırlayan bu yerin yaklaşık 500 metresini yaya gezebilir, üstünüzde hangi bina veya yapının olduğunu asılan panolardan görebilirsiniz. Gidenler sanıldığı kadar çok bir koku olmadığını söylüyor.
İşkence Müzesi, Amsterdam;
En dikkat çekici müzelerden birisi de bu. Tarih boyunca insanların kullandığı idam ve işkence aletlerini bu müzede görebilirsiniz. Çivili sandalye, giyotin, kafatası parçalayan aletler, pirinç boğa veya İspanyol eşeği ve daha bir çoğu. Ürpertici bir havası olan bu müze çok fazla ziyaretçi çekmektedir.
Kadavra Müzesi;
Polonya asıllı Alman Anatomist Gunther Von Hagens doku örneklerini korumak için Plastinasyon adını verdiği bir teknik geliştirmiş. İnsan vücudundan aldığı bu parçalar ile gerçek kadavralar ortaya çıkaran Hagens, bu kadavraları hem dünya çapında düzenlenen sergiler ile sunuyor, hem de meraklılarına satarak para kazanıyor.
Kunstkamera, St. Petersburg;
Rusya’da yer alan bu müze 1. Petro (Deli Petro) tarafından 1714 yılında kurulmuştur. Bu büyük müzenin en ilginç bölümü anatomi bölümü. Yarı insan yarı hayvan, birbirine yapışık ikizler, ceninler ve burada daha birçok enteresan şey görmeniz mümkün. Ayrıca bu müzeyi kuran 1. Petro kendisini aldatan eşi ve aşığının kafalarını kestikten sonra eşinin odasında saklamıştır. Anlaşılan adama boşuna Deli Petro dememişler.
Saç Müzesi, Kapadokya;
Rivayete göre Fransız bir turist kadın Kapadokya’ya gelir. Burada bir çömlekçi ile tanıştır ve daha sonra aralarında duygusal bir bağ oluşur. Kadın yaklaşık 3 ay sonra ülkesine dönmek zorunda kalınca aşık adam ayrılmak zorunda kaldığı kadından bir tutam saç ister. Daha sonra hikayeyi duyan başka kadınların da buraya saç bırakması sonucunda çömlek dükkanında yüz binlerce kadına ait saç birikir. Müze aynı zamanda Guinness Rekorlar Kitabı’na da girmiştir.
Cancun Sualtı Müzesi;
Dünyanın en büyük su altı heykel müzelerinden biri olan bu yer gerçek insan boyutlarında olan 450 figüre ev sahipliği yapıyor. Yaklaşık 8 metre derinlikte olan bu müzeyi ekipmanlar ile birlikte dalarak, heykellerin arasında balıklar ile gezerek gözlemleyebiliyorsunuz. Televizyon izleyen adam heykelinden, araba heykellerine kadar birçok sıra dışı heykel bulunmaktadır.
Mumya Müzesi, Meksika;
19. yüzyılın başlarında kolera hastalığından ölen o kadar fazla kişi varmış ki, bu ölen kişiler gömülmesi için vergi ödemek zorunda kalmışlar. Tabii vergiyi ödeyecek kişiler de ölen kişilerin yakın akrabaları. Vergiyi ödeyemeyen kişilerin ölüleri mumyalanarak bir depoya kaldırılmış. 20. yüzyılda bu mumyalar keşfedildiğinde turistlerin ilgisini çekmiş ve zamanla bu depo bir müzeye dönüştürülmüş. İyi durumda olan mumyalar bugün El Museo de las Momias adlı müzede sergilenmektedir.
Amazonlar, Samsun;
Milattan önce yaşamış savaşçı kadın topluluğu olan Amazonlar çok uzun yıllar boyunca varlığını devam ettirmiştir. Uzun yıllar boyunca bir efsane olarak sanılan bu topluluk yakın zamandaki arkeolojik keşifler ile gerçek olduğu ispatlanmıştır. Aralarında hiçbir erkeğin olmadığı Amazonlar, başkentini Samsun’un Terme ilçesinde kurmuşlardır. Bu yüzden bu tarihi yaşatan Samsun, Terme ilçesinde bu müzeyi açmıştır.
Gizli Müze, Amerika;
Bu müze şeytani uygulamalarda, ayinlerde, tehlikeli ve gizli faaliyetlerde kullanılan eşyalara ev sahipliği yapıyor. Müzede çocuk mezar taşları, oyuncak bebekler, haçlar, ilginç fotoğraflar ve lanetli olduğuna inanılan eşyalar yer alıyor. 1952 yılında kurulan bu müze meraklıları tarafından oldukça fazla ziyaret edilmekte. Müzenin en ünlü eseri ise Annabelle isimli korku filmi serisindeki oyuncak bebeğin gerçek olanı.
