Işınlanmak Mümkün mü? Philadelphia Deneyi!

Philadelphia Deneyi veya Gökkuşağı Projesi olarak bilinen bu deney 22 Temmuz 1943 ve 28 Ekim 1943 tarihlerinde iki kez Pensilvanya’ya bağlı Philadelphia Limanı’nda gerçekleştirildiği iddia edilen deneydir. Bu deney hiçbir zaman kamuoyuna resmen açıklanmamıştır.
Bu olay ilk olarak Amerikalı Yazar Morris K. Jessup tarafından ortaya atılmıştır. 1955 yılında bu deney ile ilgili bir takım mektup ve belgeler alan Morris bu mektubun Carlos Miguel Allende isimli biri tarafından yazıldığı, deneyde kendisinin görev aldığı ve deney hakkında tüm detaylar ayrıntılı bir şekilde yer almaktaydı.
Morris bu olayları dünyaya yansıttıktan iki yıl sonra kendi arabasında egzoz gazıyla zehirlenerek ölü bulundu. Morris’in intihar ettiği söylenmiş ve konu hızlıca kapatılmıştı.
Deneyin temelinde Albert Einstein’ın Birleşik Alan Teorisi vardı. Bu teori temel olarak nesnelerin çekim kuvveti ve elektromanyetizma üzerine kurulmuştur. Einstein bu teori üzerinde yıllarca çalışmış ve çalışmalarını 1927 yılında Almanya’daki bir fizik dergisinde yayımlamıştır. Ancak Einstein bu teorisini hiçbir zaman tam olarak tamamlayamadı.

İddiaya göre bu proje ilk olarak 1930 yılında başlatılmış ve Einstein’ın çalışmalarının yanı sıra Nikola Tesla ve Dr. John von Neumann’da bu proje dahilinde zaman zaman yer almıştı. Bu deneyin asıl amacı; 2. Dünya Savaşı sırasında bir avantaj sağlamak için gemide çok güçlü bir elektromanyetik alan oluşturulup gemi üzerine gelen radar sinyallerini bükerek bir görünmezlik sağlamaktı.
Philadelphia Deneyi;
75 KVA gücünde iki dev jeneratör geminin ön tarafına, her biri 2 megawat gücünde 3RF vericisi ve 3 bin adet 6L6 güç artırıcı tüp gemini arka tarafına yerleştirildi. Bu ekipmanlar ile birlikte ışınlar ve radyo dalgaları gemiyi saracak, gemi üzerine gelen ışık kırılarak optik görünmezlik sağlanacak ve böylece gemi düşman gözlemciler tarafından görünmez hale getirilecekti. Fakat deneyde beklenilenden daha fazla şey yaşandı ve tesadüfen de olsa maddenin ışınlanması gerçekleştirildi…
Tanığın mektubu;
”İlk deney 22 Temmuz 1943 tarihinde saat sabah 09:00’da jeneratörlere güç verilerek başlatıldı. Bir anlığına yalnızca geminin çapasını görebildim, daha sonra o da gözden kayboldu, ortalıkta artık ne bir sis ne USS Eldridge vardı; bomboş bir denize bakıyorduk. Bizim gemide olan üst rütbeli subay ve bilim adamları gerilim, dehşet ve heyecan içinde nefeslerini tutmuş bu inanılması güç başarılarını izliyorlardı.

Gemi ve mürettebatı hem radarda hem de gözlerimizin önünde yok olmuştu. Her şey planlandığı gibiydi, yaklaşık 15 dakika sonra emir verildikten sonra jeneratörlerin şalteri kapatıldı. İlk önce hiçbir şey olmadı, arkasından yeşil bir sis tekrar ortaya çıktı ve USS Eldridge yeniden gözükmeye başladı ama gemi nereye gitmiş ve nereden geliyordu?
Sis azaldığında bir şeylerin tuhaf gittiğini hissettik. Gemiye yanaşır yanaşmaz ilk önce mürettebatın çoğunun gemiden sarkarak kustuklarını gördük, diğer kişiler ise güvertede şaşkın şaşkın dolaşıyorlardı, sanki hiçbirinin bilinci yerinde değildi. Yetkili ekipler gemiye girerek bütün mürettebatı kısa süre içinde gemiden uzaklaştırdılar.
Aradan bir iki gün geçtikten sonra yeniden bir deney daha yapılmasına karar verildi. Gemi istenen radar görünmezlik seviyesine ulaşmıştı, gemideki donanım değiştirildi ve yaklaşık 3 ay sonra 28 Ekim 1943 tarihinde deney yine aynı gemide farklı bir mürettebat ile yeniden gerçekleştirildi.

Jeneratörler çalışmaya başladıktan sonra gemi hemen hemen görünmezlik çizgisine ulaşmıştı, sadece önü ve arkası görülüyor, arada bazı çizgiler halinde belli belirsiz seçiliyordu. Birkaç dakika sonra mavi bir ışık parladı ve sonra o da yok oldu. Şimdi gemi tamamı ile yok olmuştu. Birkaç dakika sonra gemi kilometrelerce uzaklıkta Norfolk’ta ortaya çıktığı bilgisini alacaktık.
Bir süre sonra bilinmeyen bir nedenle gemi tekrar ortaya çıktı fakat bu sefer durum çok ciddiydi, tüm mürettebatın başı dertteydi. Bazıları yok olmuş ve bir daha da geri dönmemişti. Bu deneyin en korkunç tarafı ise beş denizci geminin eriyen ve sonra tekrar katılaşan levhalarının içinde kalmaları olmuştu.
Denizcilerden kurtulanlar olmuştu fakat bir daha eski haline dönemediler. Akıllarını tamamen yitirmişlerdi ve onlar için yapacak hiçbir şey yoktu. Bazı kişilerde psişik yetenekler gelişmişti, yürürken kaybolan ve yine ortaya çıkan insanlar vardı.”