Suç ve Şiddet

İşlediği Cinayeti Yazan Polisiye Yazarı: Krystian Bala!

İşlediği Cinayeti Yazan Polisiye Yazarı: Krystian Bala!

Polonyalı bir yazar olan Krystian Bala, 2003 yılında Amok adında bir roman yayımladı. Bir cinayeti konu alan bu roman aslında Krystian’ın 2000 yılında işlediği ve yakayı ele vermediği bir cinayetti. Kendi cinayetini anlattığı Amok isimli kitap ve Krystian Bala’nın gizem dolu sıra dışı hayatı;

Krystian Bala’nın hayatı;

Kyrstian Bala, 1 Ocak 1973 tarihinde Polonya’da dünyaya gelmiştir. Küçük yaşlardan itibaren kitaplara yoğun ilgisi olan Kyristian Bala, sonraki yıllarda bu ilgisini daha çok felsefe kitaplarına yöneltmiştir. Liseyi 1.lik ile bitiren Bala, bu başarısını üniversite hayatında da devam ettirmiştir. Profesörler kendisi hakkında olumlu yorumlarda bulunurken, felsefe profesörlerinden biri olan Beata Sierocka, Kyrstian Bala için öğrenmeye karşı bitmek bilmez bir iştahı olduğunu söylemiştir.

Okul hayatı boyunca çevresinde hep popüler biri olan Krystian’ın en büyük zaafı çok fazla içki içmesi ve gece hayatına olan düşkünlüğüydü. Üniversiteden yüksek notlarla mezun olmasına rağmen eğlenceye düşkün hayatı kariyer peşinde koşmasını engellemişti. Fakat Krystian bu popüler kimliğini geride bırakarak ani bir kararla 1995 yılında, lise yıllarında sevgili olduğu Stanislawa, Krystian’ın hitap şekli ile Stasia ile dünya evine girdi ve çiftin 1997 yılında Kacher adını verdikleri bir çocukları dünyaya geldi.

Krystian Bala, amatör olarak fotoğrafçılık ile uğraşan ve henüz ülkesinde tanınmayan bir yazardı. Evlendikten bir süre sonra temizlik şirketi kurdu, hatta eşi Stasia’da başka bir işte çalışarak eşine yeni işi için destekte bulundu. Fakat Krystian başarısız bir iş adamıydı ve kazandığından daha fazlasını harcıyordu. İşindeki bu başarısızlık evlilik hayatını da etkilemişti. Çift, bir süre sonra kavga etmeye başladı ve ayrılma noktasına geldiler. Üstelik Krystian’ın çok fazla içki içmesi ve hala partilere katılıyor olması evliliğini daha da kötü bir hale sokmuştu. Nitekim çift, daha sonra boşanma aşamasına geldi ve ayrı evlerde yaşamaya başladılar.

Stasia daha sonraları yıkılan evlilikleri için şunları söylemişti; ‘Evliliğimizi yıpratan birçok sebep vardı, ona elimden geldiğince destek olsam da, onun kendi içinde farklı bir hayatı vardı. İşleri kötü gidiyordu evet, ancak ayrılmamızın asıl sebebi beni aldatıyor olmasıydı. Başka bir kadın vardı, bunu biliyordum.’

Stasia ve Krystian ayrı evlerde yaşıyor olsalar da, evlikleri resmi olarak henüz bitmemişti. En büyük sorun ise Krystian’ın hastalık derecesinde kıskanç birisi olmasıydı. Stasia’yı takip ediyor, başka bir adamla en basit bir konuşmasında bile Stasia’ya hayatı zindan ediyordu. Ancak Stasia için bu evlilik adına her şey bitmişti. Bir gün, Dariusz Janiszewski adında evli bir adamla tanışmış ve saatlerce sohbet etmişlerdi. Ancak Stasia, Dariusz’un evli olduğunu bilmiyordu. Daha sonra randevulaşan ikili, birçok kez birlikte vakit geçirdi. Stasia daha sonra bu ilişki için; ‘Bana evli olduğunu itiraf ettiğinde, aldatılmanın nasıl bir duygu olduğunu bildiğimden Dariusz’un eşine bunu yapmak beni rahatsız etti ve ilişkimizin daha da ileriye gitmesine müsaade etmedim.’ demiştir.

Krystian’ın ise bu ilişkiden haberi olduğunda, adeta deliye döndü. Stasia ile büyük bir tartışma içine giren Krystian, daha sonra ise korkunç bir karar aldı. Birkaç hafta sonra Dariusz’dan hiçbir şekilde haber alamayan Stasia, Krystian’a bu işte bir parmağı olup olmadığını sordu ve soğukkanlı bir yanıtla ‘hayır’ cevabı aldı…

Bir ceset…

Polonya’nın güneybatısında Oder Nehri’nin kıvrılarak oluşturduğu küçük bir körfez yer almaktadır. Bu körfez, en yakın kasabadan onlarca kilometre uzaklıkta yer alıyordu. Etrafı yabani otlarla örtülü bu körfezi ise yalnızca balıkçılar ziyaret ediyordu. Aralık ayının soğuk bir gününde 3 balıkçı bu körfeze gelmiş ve balık tutmak için hazırlık yapmaya başlamıştı. Balıkçılardan biri bir an kıyıda yüzen bir şey fark etti. İlk önce bunun bir kütük olduğunu düşündü, yaklaştıkça yüzen şeyin kütük olmadığını anladı ve daha sonra saça benzer bir şey gördü. Daha da yaklaştığında gördüğü şeyi oltasıyla dürttü ve ardından arkadaşlarına dönerek bağırmaya başladı, bulduğu şey bir cesetti.

Balıkçılar hemen polisi aradı. Bir süre sonra olay yerine gelen ekip cesedi sudan çıkardı. Maktulün boynunda bir ilmik vardı ve elleri arkadan bağlanmıştı. Cesedin bağlanış şekli ise profesyonelce idi. Çünkü boynundaki ilmik ile, arkadaki elleri birlikte bağlanmıştı. Zavallı kişi kurtulmak için ellerini her hareket ettirdiğinde, muhtemelen ilmik boynunu daha da sıkıyordu. Kurban yarı çıplaktı, üzerinde gömlek ve altında sadece iç çamaşırı vardı. Uzun boylu, uzun siyah saçlı, mavi gözlüydü ve yaklaşık bir ay önce kayıp ihbarı verilen Dariusz Janiszewski isimli 35 yaşındaki adamın tarifine çok uyuyordu. Polisler uzun süre suda kalan cesedi teşhis edemeyince, kayıp ihbarı veren aile çağırıldı. Dariusz’un eşi cesedi görür görmez kendinden geçmiş ve hiçbir şey söyleyememişti. Ancak Dariusz’un annesi, oğlunu dalgalı saçlarından ve doğum lekesinden tanımıştı.

Yapılan otopsi sonucunda midesinde ve bağırsaklarında neredeyse hiçbir şey bulunmamıştı. Bu da Dariusz’un öldürülmeden önce uzun bir süre aç bırakıldığını gösteriyordu. Ciğerlerindeki sıvı incelendiğinde Dariusz’un suya atılmadan önce hala hayatta olduğu saptandı. Vücudundaki birçok kesik izi ve kırıklar ise ölmeden önce işkence gördüğüne işaret ediyordu.

Polisler geniş çaplı bir soruşturma başlattı. Zira böylesine cani bir katil hemen bulunmalıydı. Dalgıçlar, kanıt aramak için nehre dalarken, adli tıp uzmanları ormanı taradı. Dariusz’un iş yerindeki onlarca çalışanlar sorgulandı, tüm yakınları ile görüşüldü. Ancak araştırmalara rağmen kayda değer bir ize rastlanılmadı. Stasia ile olan ilişkisi ise gizli olduğu için ve Dariusz’un telefonu kayıp olduğu için polis, Stasia ile de hiçbir zaman iletişime geçemedi. 1,5 yıl boyunca devam eden incelemeler bir sonuç vermeyince dava kanıt yetersizliğinden kapandı. Polonya halkı, bu dava için ‘kusursuz suç’ tanımını yaptı.

Polonya’daki yerel bir kanalda, suçluları bulmak için halktan yardım istenilen bir program yapılıyordu. Bu programın bir bölümünde Dariusz Janiszewski davasına da yer verildi. Maktulün yakınları ve halktan insanlar programı arayarak bildiklerini söylüyor veya cinayet hakkında görüşlerini belirtiyordu. Bu programa Asya ülkelerinin birinden bir telefon gelmiş ve cinayet hakkında sunucuya; ‘Bu davanın çözülmesi pek mümkün görünmüyor.’ demişti. Sonraki yıllarda bu aramayı gerçekleştiren kişinin o zamanlarda uzak doğu ülkelerinden birinde olan Krystian Bala olduğu ortaya çıkacaktı.

Kan donduran plan…

Yıl 2000, Kasım ayının ilk günleri…

Krystian Bala, Dariusz’u yakından takip etmeye ve hakkında bilgiler toplamaya başlamıştı. Dariusz ise bir reklam şirketinde çalışan, arkadaşlarının verdiği ifadeye göre kendi halinde, müziğe ilgili, sessiz ve nazik bir kişilikti. Krystian, bir gün telefon kulübesinden Dariusz’u arayarak iş yeri için tabela yaptırmak ve reklam konusunda yardım almak istedi. Daha sonra da bu iş görüşmesi için ikili dışarıda randevulaştı. 13 Kasım Pazartesi günü saat 4 civarı şirketten ayrılan Dariusz’u son gören kişi resepsiyon görevlisiydi.

Krystian Bala cinayetten sonraki birkaç yılını Amerika, İngiltere ve Doğu Asya ülkelerinde geçirdi. Cinnet anlamına gelen Amok adını verdiği kitabını 2002 yıllarının sonlarında tamamlayan Kyrtian Bala, kitabının bazı bölümlerini ilk önce Amok adını verdiği bir blogda yayımladı. Kitabının baş karakterine ise Chris adını vermişti. Krystian, bloğunda kitabına yapılan yorumlara, Chris adını verdiği sahte bir hesapla cevaplar bile yazmıştı. Yine kitabı için yapılan yorumlardan biri şöyleydi; ‘Kitabın ben de iyi bir izlenim bırakmadı.’ Kyrstian ise kendi hesabından kitabın kurgu olduğu söyledi. Cevap olarak; ‘Bunlar sizin düşünceleriniz diye ısrar edince, Kyrstian sinirlenerek ‘Buna ancak bir aptal inanır.’ yorumunu yaptı. Birkaç ay sonra 2003 yılının Haziran ayında kitabını bastıran Krystian, kitaptan beklediği satışı yakalayamadı. Kitabın içeriği nedeniyle çocukların erişemeyeceği üst raflarda satışa çıkan kitap hakkında bazı eleştirmenler iyi yorumlar yaparken, bazıları kitabı çöp olarak nitelendirdi. Nitekim Amok kitabı bir iki yıl içinde yalnızca birkaç bin adet sattı. Kyrstian Bala 2003 yılının sonlarında tekrar ülke dışına çıktı.

Dedektif Jacek Wroblewski…

Dariusz Janiszewski davası üzerinden 3 yıl geçmişti. Çözüme kavuşamayan dava, Wroclaw Polis Departmanı’ndan 38 yaşındaki Jacek Wroblewski’nin birimine teslim edildi. Geceleri çalışmayı seven Jacek’in kendine has bir yeteneği vardı. Hatta üsleri bile Jacek’e, davayı bir tek sen çözebilirsin diye şaka yapmışlardı. Jacek’in bu olaydan haberi vardı, fakat detaylara hiç bakmamıştı. 2003 yılının sonbahar aylarında bir gece dosyayı açtı ve davada atlanan ipuçlarını aramaya koyuldu. Jacek, bu tarz davalarda çözümün anahtarının orijinal belgede herkesin gözden kaçırdığı basit bir yerde olduğuna inanırdı. Jacek, raporu incelemeye ve olay yerindeki fotoğraflara bakmaya başladı. Yapılan işkenceler ve giysilerinin olmaması onu aşağılamak için yapıldığını gösteriyordu. Kurbanda cinsel istismara dair hiçbir kanıt yoktu. Dariusz’un eşine göre kocası her zaman kredi kartı taşırdı, ancak suçtan sonra kullanılmamıştı. Bu da cinayetin soygun için olmadığını gösteriyordu. Bir noktada Jacek, Dariusz’un telefonunun hiç bulunmadığını fark etti. Daha sonra bu detayın peşine düşmek istedi ve telefonun izlenip izlenemeyeceğini merak etti.

Polonya, teknolojik açıdan diğer Avrupa ülkelerinin gerisindeydi ve telefon izi sürmek o dönem için özellikle Polonya’da imkansızdı. Fakat Jacek, cep telefonlarının genellikle üreticiden alınan bir seri numarası taşıdığını biliyordu. Dariusz’un eşiyle iletişime geçen Jacek, bu bilgiyi içeren bir makbuza ulaştı. Bir telekomünikasyon uzmanından yardım alarak seri numarasını araştırmaya başladı ve kısa süre içinde bir eşleşme bulundu. Dariusz’un kaybolmasından dört gün sonra, bir internet açık arttırma sitesi olan Alegro’da aynı seri numarasına sahip bir cep telefonu satılmıştı. Telefonu satan kişi ChrisB kullanıcı isimli, Kyristian Bala adında biriydi. Jacek için bu durum kafa karıştırıcıydı. Böylesine kusursuz planlanmış bir suçu işleyen katilin, maktulün cep telefonunu satması akıl almaz geliyordu. Bu yüzden hemen heyecana kapılmadı, çünkü belki de bu kişi telefonu, başka birinden almış olabileceğini, bir rehine dükkanından satın alabileceğini veya en basitinden sokakta bulmuş olabileceği ihtimallerini göz önünde bulundurdu. Jacek, ekip arkadaşlarına Krystian Bala hakkında tüm bilgilerin araştırılmasını ve kendisi ile asla iletişime geçilmemesini istedi. Çünkü o sıralarda yurt dışında olan Krystian ile ya da Polonya’daki ailesi ve arkadaşları ile iletişime geçmek, onun asla ülkeye dönmemesini sağlayabilirdi. Bu yüzden araştırma gizli bir şekilde yürütüldü.

Araştırmalar neticesinde Krystian’ın birkaç ay önce basılmış olan Amok isimli kitabı Jacek’in önüne geldi. Jacek, kitabın kapağına baktığında gördüğü keçiden rahatsız olmuştu. Bu nasıl bir kitap böyle diyerek kitabı ilgisizce okumaya başladığında, kitaptaki baş karakterin adının, tıpkı cep telefonun satıldığı sitedeki kullanıcı adı Chris ile aynı olduğunu gördüğünde çok şaşırdı ve kitabı daha dikkatli okumaya başlamıştı. Kitabın konusu aşk, kıskançlık ve cinayet üzerineydi. Tabii ki kitap ile cinayet arasında bariz farklar da vardı. En büyük fark ise kitapta öldürülen kişi Mary isimli bir kadındı. Üstelik Mary bıçakla öldürülüyordu, oysa Dariusz’un boğularak öldürülmüştü. Fakat okumaya devam ederken bir ayrıntı Jacek’i yerinden etmeye yetti. Kitapta şu yazıyordu; ‘Cinayette kullandığım bıçağı bir açık arttırma sitesinde sattım.’

Jacek, katilin Krystian olduğuna inanmaya başlasa da elinde yeterli delil hala yoktu ve onu yakalasa dahi içeri atamayacağını biliyordu. Her ne kadar telefon ve kitap somut deliller olsa da, bunların hepsinin bir tesadüf olacağı hakkında çok küçük bir ihtimal de olsa vardı. Bu da Kyrstian’ın suçsuz bulunması demekti, buraya kadar gelmişken buna izin veremezdi. Daha sonra tekrar telekomünikasyon uzmanı ile görüşerek Krystian’ın internetten başka şeylerde satın alıp almadığına bakmak istedi ve bu araştırma esnasında çok ilginç bir bilgiye rastlandı. Dariusz’un kayboluşundan birkaç hafta önce Krystian, yine Alegro adlı siteden, ‘Kaza Sonucu, İntihar, Cezai Askıya Alma’ adında bir polis el kitabına tıklamıştı. Bu el kitabı birçok bilginin yanı sıra, insanları bağlama ve ilmik atma konusunda bilgiler de içeriyordu.

Krystian Bala 2005 yılında Polonya’ya dönmüş ve bunun bilgisi Jacek’e ulaşmıştı. Jacek’in elinde ise çok fazla delil olmamasına rağmen, böylesi cani bir katilin dışarıda dolaşmasına izin veremezdi. Bir operasyon ile Krystian’ı yakalayan Jacek, onu polis merkezine götürdü ve sorgu odasına aldı. Jacek, Kyrstian’ın karşısına oturdu, Dariusz cinayetiyle ilgili bağlantısını sordu ve kitabında geçen cinayetle, Dariusz cinayeti arasındaki benzerlikler ile Krystian’ın sıkıştırmaya başladı. Kyristian için ise dedektifin anlattıklarına çok şaşırmış bir halde Dariusz’u tanımadığını ve kitabın bir hayal ürünü olduğunu söyledi. Jacek, bu sefer telefonu sordu. Krystian ise bir rehine dükkanından satın aldığını söyledi. Uzun bir sorgudan sonra hiçbir itiraf alamayan Jacek pes etmek zorunda kaldı. Krystian Bala’nın ülke dışına çıkması bir süreliğine yasaklandı, ancak 48 saat göz altında tutulma süresi sonra erdiğinde yetersiz delil nedeniyle Kyrstian serbest bırakılmak zorunda kaldı.

Jacek Wroblewski, sonraki yıllarda o gün için şu cümleyi kurmuştu; ‘Bu dava için iki yılımı harcadım ve o gün her şeyin çöküşünü izliyordum.’

Ancak Jacek’in elinde şimdi güçlü bir koz vardı. Seyahat yasağı getirildiği için artık Krystian’ın eski eşi, ailesi ve arkadaşlarıyla konuşabilecekti. Arkadaşları ve ailesini sorguladığında pek bir şey çıkmadı, Stasia ise polisle işbirliği yapmak istemiyordu. Belki de eski kocasından korkuyordu. Jacek, Stasia’ya Krystian Bala’nın kitabını sordu. Stasia’nın kitaptan haberi vardı, ancak okumamıştı. Jacek, kitabın bir kopyasını Stasia’ya bıraktı ve kitaba bir göz atmasını istedi. Stasia, kitaptaki baş karakter Chris’in eşi olan Sonya ile kendisi arasındaki benzerliklerden o kadar rahatsız oldu ki, polisle işbirliği yapmaya razı oldu. Her şeyin ortaya çıkması artık an meselesiydi.

Kayıt altında iken Stasia, Dariusz ile yaşadığı ilişkiden de bahsetti; ‘Bir gün Krystian eve sarhoş ve öfkeyle geldi. Ön kapıyı kırdı. Sonra benden, Dariusz ile ilişkim olduğunu itiraf etmemi istedi. Özel bir dedektif tuttuğunu ve her şeyi bildiğini haykırdı. Ayrıca Dariusz’un ofisini ziyaret ettiğinden bahsetti. Korkunç bir gündü! Sonraki günlerde Dariusz’dan özür dilemek için onu aradım, ama hiçbir şekilde ulaşamadım. O gün ve sonraki günlerde… Krystian’a bu işle bir ilgisi olup olmadığını sordum ve bana hayır cevabını verdi. Krystian’ın tuhaf davranışlarına rağmen cinayet işleyeceğine inanmadığım için ben de konunun peşine düşmedim. Dariusz’un sim kartını değiştirdiğini ve benimle bir daha konuşmak istemediğini düşündüm. Zaten Dariusz ile olan ilişkim benim açımdan da bitmişti.’

Jacek için, bu sorgudan sonra Amok kitabının son dizesindeki cümle daha fazla anlam kazanmıştı; “Kör kıskançlık tarafından öldürülen buydu.”

22 Şubat 2007…

Mahkeme salonu oldukça kalabalıktı. Soruşturma tekniklerini öğrenmek için orada bulunan genç avukatlar, her ayrıntıyı dikkatle takip eden muhabirler, Dariusz’un ailesi ve arkadaşları. Ayrıca salonda Krystian’ın annesi Terasa’da oturuyordu, kitabı hiç okumamıştı, okumak da istemiyordu. Krystian’ın babası ise mahkemeye gelemeyecek kadar perişandı. Yargıç Lydia Hojenska salona geldi ve yerine oturdu. Başka bir yargıç da üç vatandaş ile jüri görevini üstlendi. Savcıların yanında ise Dariusz’un dul eşi ile Dariusz’un fotoğrafını elinde tutan annesi ve babası oturuyordu. Salondaki herkesin gözü ise, mahkemenin ortalarına yakın bir bölümde, tıpkı hayvanat bahçelerindeki gibi bir kafesin içinde tutulan Krystian Bala’daydı.

Savcılık, mahkemeye tüm bulguları sundu. Ayrıca bu belgeler içinde, Chris ile Krystian arasındaki benzerlikleri gösteren e-postalarla birlikte, Krystian’ın ele geçirilen şahsi bilgisayarında ‘Amok’ şifresi ile açılan bir dosyada bulunuyordu. Yargıç kararı okumaya başladığında Krystian dik ve hareketsiz biçimde kararı bekliyordu. Yargıç Hojenska’nın ağzından o tek kelimelik cümle çıktı; Suçlu. Nitekim Krystian Bala 25 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Krystian ise, hiçbir zaman suçlu olduğunu itiraf etmedi ve karara itiraz etti. Birkaç ay sonra Krystian cezaevindeyken, bir temyiz mahkemesi davanın yeniden görülmesine karar verdi. Krystian, bir daha davaya çıkmadı ama yaptığı açıklamada, ‘Mahkemenin doğru kararı vereceğine ve beni tüm suçlamalardan aklayacağına inanıyorum.’ dedi. 2008 yılının Aralık ayında tekrar yargılandı ve tekrar suçlu bulundu. 2007 yılından bu yana Wroclaw hapishanesinde cezasını çeken Krystian Bala, hala kalan günlerini sayıyor.

Amok kitabı ise, duruşmadan sonra Polonya’da bir sansasyon haline geldi ve neredeyse her kitapçıda satılmaya başlandı. Polonya’da satış rekorları kırarken, dünya çapında çok fazla okuyucuya ulaştı. Dariusz’un dul eşi ise, Krystian Bala’nın bir katil değil de, sanatçı olarak gösterilmesine bir son verilmesi gerektiğini söyledi.

2. bir roman…

Kyrstian Bala’nın bilgisayarında bir dosya daha bulunuyordu. Hatta hapisteyken, tek kopya o bilgisayarda olduğu için o dosyayı almaya bile çalışmıştı. Krystian, Stasia’nın yeni erkek arkadaşı Harry hakkında bilgi topluyordu. Dosyadaki notlardan biri şuydu; ’34 yaşında bekar, annesi o 8 yaşındayken öldü. Görünüşe göre bir demiryolu şirketinde çalışıyor, muhtemelen bir tren sürücüsü ama emin değilim.’ Jacek ve yetkililer Harry’nin, Krystian Bala’nın yakalanmaması halinde yeni hedefi olduğunu düşündü. Üstelik Kyrstian, Harry’nin bir internet sohbet odasını ziyaret ettiğini öğrendikten sonra, siteye takma bir isimle bir mesaj dahi göndermişti. ‘Rahatsız ettiğim için üzgünüm ama Harry’i arıyorum. Onu tanıyan var mı?’

Krystian, temyiz davasından sonra hapisten çıkacağına inanıyor ve 2. romanını bu karardan sonra tamamlamayı umuyordu. Krystian ile yapılan özel bir röportajda yeni kitabı hakkında şunları söylemişti; ‘Amok kitabının devamı olacak bu kitaba Lirik adını verdim. Bu bir kelime oyunu. Bir hikayede olduğu gibi ‘şarkı sözleri’ veya ‘delirme’ anlamına gelir. Üstelik bu kitap daha da şok edici olacak…’

Amok filmi…

Bu olayın 10. yılında kan donduran hikaye filme uyarlandı, Polonya yapımı film 24 Mart 2017 tarihinde sinemalarda gösterime girdi. Filmde Krystian Bala ince çerçeveli gözlükleri ile entelektüel, filozof bir kişilik ile uyarlanmış ancak bunun altında rahatsız edici karanlık bir tarafı var. Filmin ikinci kahramanı ise içki bağımlılığı ile mücadele eden ve bu cinayeti çözmeyi takıntılı hale getirmiş bir dedektif, Jacek.

Not: Krystian Bala’nın Amok isimli kitabının satışı birçok ülke gibi bizim ülkemizde de yasaktır. Bir zamanlar raflarda yer alan kitaba günümüzde ulaşmak oldukça zordur.

Instagram | Uygulama | YouTube | Destek Ol

Bu Yazıyı Paylaş veya Bir Arkadaşına Gönder;

Yorumlar