Kadavra Olarak Kullanılan Ömer Seyfettin ve Hazin Öyküsü!

Ömer Seyfettin yalnızca 35 yaşında vefat etmiş ve buna rağmen arkasında birbirinden değerli birçok eser bırakmıştır. Türk Edebiyatının en değerli ve en çok okunan isimlerinden biri olan Ömer Seyfettin ne yazık ki öldükten sonra görmesi gereken değeri görememiştir.
İşte büyük öykü yazarının hazin öyküsü;
Ömer Seyfettin’in gençliği;
11 Mart 1884 tarihinde Balıkesir Gönen’de Doğan Ömer Seyfettin Yüzbaşı Ömer Şevki Bey ile Fatma Hanım’ın dört çocuğundan birisidir. Ortaokul ardından İstanbul’a gelmiş 1896 yılında Kuleli Askeri İdadisi’ne yazılmış, daha sonra Edirne’ye nakil olarak eğitimini burada tamamlamıştır. İlk eserlerini de Edirne’de öğrenci iken kaleme almıştır. 1914 yılında Kabataş Sultanisi’nde öğretmenlik görevine başlayan Seyfettin bu görevini hayatının sonuna kadar sürdürmüştür.
Amansız gelen hastalık;
Hayatını öykülere ve yazılara adayan Ömer Seyfettin 1917 yılında çaresiz bir rahatsızlığa yakalandı. Öldükten sonra yapılan otopside yazarın şeker hastası olduğu anlaşılmış fakat hayatta iken bu hastalığı teşhis edilememişti.
Genç yazar henüz otuzlu yaşlarının başındaydı ve ölümün kollarına doğru hızla sürükleniyordu. Ancak bu amansız hastalığına rağmen Ömer Seyfettin yazmayı hiç bırakmadı. Ölümüne kadar geçen süre içinde Türk Edebiyatı’na birçok öykü ve hikaye kazandırdı.
Ömer Seyfettin’in ölümü;
Nitekim yazarın hastalığı gitgide ilerledi ve 25 Şubat 1920 tarihinde yatağa düştü. 4 Mart günü Haydarpaşa Hastanesi’ne kaldırılan Ömer Seyfettin iki günlük bir hayat mücadelesinden sonra 6 Mart 1920 tarihinde, 36. yaş gününe 5 gün kala 35 yaşında hayatını kaybetti.
Ölümünden sonra hastane yönetimi Ömer Seyfettin’in bedenini tıp öğrencilerine ders anlatmak için kadavra olarak kullanmak istedi. Meşhur yazarı hastanede tanıyan hiç kimse çıkmamıştı ve bu sebepten dolayı onu yakını olmayan bir ölü olarak düşündüler.

Ömer Seyfettin’in defnedilişi;
Ömer Seyfettin’in arkadaşları ve tanıdıkları bu ölümden bayağı sonradan haberi olmuş ve Ömer Seyfettin’in cenazesini alıp Kadıköy Kuşdili Mahmud Baba mezarlığında toprağa vermişlerdir. Ancak Ömer Seyfettin’in başına gelenler yalnızca bunlarla sınırlı kalmadı. Defnedildikten yaklaşık 20 yıl sonra mezarı Asya yakasından Avrupa yakasına taşınacaktı.
Bunun nedeni ise Mahmud Baba haziresinin üzerinden yol geçeceği veya araba garajı yapılacağı proje idi. Bu sebeple Ömer Seyfettin’in mezarı defnedildikten 19 yıl sonra buradan alınıp 23 Ağustos 1939 tarihinde Zincirlikuyu Mezarlığı’na nakledilmiştir.

Türk Edebiyatının en değerli isimlerinden biri olan Ömer Seyfettin maalesef son günlerini yalnız geçirmiş ve ölümünden sonra hak ettiği değeri görmemiştir. Sevgi, saygı ve rahmetle…