Paskalya Adası, Moai Heykelleri ve Komplo Teorileri!

Hollandalı denizci Jacob Roggeveen 5 Mayıs 1722’de bu adaya ayak bastığında o gün Paskalya bayramı arifesi olduğu için, ismi de buradan gelmektedir. Bugün Paskalya Adası Şili ülkesine bağlı olup kıyıya 3700 km uzaklıktadır ve en yakın yerleşim birimine en uzak adalardan biridir.
Paskalya’nın tarihi;
Adanın tarihi ise çok eskilere dayanmaktadır. 12 bin yıl önce, henüz buzullar erimemiş iken okyanuslardaki su seviyesi 100 metre daha alçaktı ve birçok ada su üzerindeydi. Bugün ise Paskalya Adası, büyük bölümü sular altında kalmış bir ada zincirinin tepe kısmını oluşturmaktadır.
Adada yaşayanların nereden gelmiş oldukları konusunda teoriler olsa da kesin bir bilgi yok. 1600’lerdeki çevresel faktörler, 19. yüzyılda misyonerlerin adaya taşıdığı hastalıklar ve köle tacirlerinin adaya gelmesi gibi olaylar nedeniyle ada halkının nüfusu büyük ölçüde azalmış.
Gizemli heykeller;

Adayı bu kadar ilginç kılan şey ise üzerinde yer alan Moai adındaki esrarengiz heykeller. Moailer, oldukça abartılı uzun kulakları, güçlü çıkıntılı çeneleri, büyük başları, kolsuz gövdeleri, uzun düz burunları ve belirgin göz çukurları ile insanı etkileyen görkemli heykellerdir.
Adada tamamlanmış olan 974 adet Moai heykeli bulunmakta. Heykellerin ortalama boyu 4 ve 7 metre arasında değişiyor. En büyüğü ise 10 metre uzunluğunda ve 82 ton ağırlığında. Ancak yarım bırakılmış olan bir heykel eğer tamamlansaydı 21 metre ve 270 ton ağırlığa sahip olacaktı.

Tüm heykeller birbirine benzese de aslında hepsi birbirinden farklı. Bazılarının başında ise Pukao adı verilen şapkalar bulunuyor. Bu tonlarca ağırlığındaki şapkalar, adadaki volkandan alınmış kırmızı tüften yapıldığı bilinse de heykellerin kafalarına nasıl koyulduğu bilinmiyor.
Bazı heykellerin gözlerinde beyaz mercandan yapılmış göz ve obsidiyenden yapılmış göz bebekleri mevcut. Bunlar heykellere şaşkın bir ifade veriyor, zira şaşkınlık ifadesi heykellerde en öne çıkan özellik. Adanın eski ismi ise Mata-Ki-Te-Rani, anlamı da; Cennete Bakan Gözler. Bir diğer ismi de Te-Pito-O-Te-Henua, bunun anlamı ise; Dünyanın Merkezi.
Yine bazı heykellerin arkasında güneşi temsilen bir çember, gökkuşağını temsilen üç yay ve onların altında yağmuru temsilen şekiller bulunuyor. Heykellerin neden okyanusun kenarına ve kıyıya yakın dizildiği, bu konumlandırmanın neden yapıldığı da henüz bilinmeyen başka bir detay.
Heykellerin nasıl taşındı;
Bu devasa heykel bloklarının taş ocaklarından alınarak, bulundukları yerlere nasıl taşındıkları, nasıl dikine oturtuldukları gibi sorular da uzun zaman boyunca merak edildi. Bazı araştırmacıların fikirlerinden yola çıkılarak en mantıklı yol denendi. Heykeller hemen alt kısma eklediğim videodaki teknikle taşınmış olabilir.
Fakat diğer sorular hala cevap bekliyor. En önemlisi de bu heykellerin yapılma amacı ne olabilirdi?
Komplo teorileri;
Araştırmacı Yazar Graham Hancock ve bir takım araştırmacıya göre ada, Paskalya Adası büyük tufandan önceki bir medeniyete ev sahipliği yaptığını düşünüyor. Bir başka iki araştırmacı Christopher Knight ve Robert Lomes’ın, Uriel’in Makinası adlı kitabında ise dile getirdikleri teori şuydu; Atlantis ve Mu buzların erimesi ile yok olmadılar. Milattan önce 10 bin yıllarında Güneş sisteminin çok yakınından geçen kozmik bir cisim dünyada çok büyük depremlere ve felaketlere yol açtı. Bu felaketler sonucunda Büyük Okyanusta yer alan uygarlıklar ve kıyı şeridine kurulu bölgeler yok oldu. Tabii Paskalya adasının büyük bir kısmı da.